Son olarak bugün seni hiç düşünmüycem...
15 Aralık 2009 Salı
ksuhfbcılqwh
Son olarak bugün seni hiç düşünmüycem...
Peter Pan Style
Fotoğraflardaki donmuşluk ve güzellik gibi benim bedenim. her gün değişse bile hep aynı. yaşlanıp solmuyorum. aklımın dalgalı suya yansıması aynadan gördüğüm şey. harıl harıl yanan bi fırının içine atılmış bi karganın bir iki saniye kalmış yaşamı gibi. çabucak. huzursuzluk içinde diğerlerini düşünüyorum. diğerleri ne yapıyor diye? güzel yüzleri bozuluyor gözümün önünde.. deforme oluyor bir kaç yılda eriyen mum gibi.. oysa ki çok sıcak değil. metalden yapılmış benim kalbim. üstü pasla kaplı. soğuk kanım içinden akıp geçiyor. ölü olduğu için ölümsüz. paslı olduğu için değersiz. huzursuzluk içinde diğerlerini düşünüyorum. buz geliyor aklıma soğukluğunu koruyamadığı için şeklini koruyamayan kalpler... şeytan "mutluluğun arkasında unutmak var" demiş. unutmanın arkasında ölüm var. atlar da unutmaz. aynı filler gibi. ozaman dörtnala koşarım kesmeşeker yer coşarım ben... at ediz e teşekkür ederim güzel yasmış.
Sevgililer Günü
Kuytularda, sessizliklerde ve bir yatağın sıcağında büyüttüğümüz çiçeğimize paha biçebilecek kadar utanmaz. Sevgimizi kanıtlanmasına gerek duyulacak duruma getirebilecek kadar hain. Hediye almadığımızda hüzünlenmemize sebep olacak kadar yalancı. Televizyon haberlerine çıkıp, her yanı kalplerle güllerle donatıp, kırmızı gülün değerini bir günde beş katına çıkartacak kadar riyakar. Kendisini görmezden gelenlere -benim gibi-, "ne var ki, önemli olan sevgililer günü değil, sevdiğini düşünmek" diye kendini savunacak kadar yüzsüz. Sevgilisi olan herkesi, o gün hediye almaya zorlayacak kadar baskıcı bir "önder". Sevgililer günü; Sevgimizi satabilecek kadar namussuz...
Abarttım mı?
O zaman bu konuda biraz daha dikkatli düşünün. Ya da oturun ve "Where is my Mind?" dinleyin...
"Sevgi"ler...
2 Kasım 2009 Pazartesi
Bir Solcır of Forçun' un Askerliğe Dair Anıları
15 Mart 2009 Pazar
Aşk mı? Saplantı mı? sorusuna üzümsel bir açıklama
Sanırım bu ikiside aynı şeyler...
Daldaki üzümleri düşünün. leziz, sulu, parlak, diri.. bi salkım yedikten sonra sıkılıp bırakırız. Eeeeh deriz. Sıkılırız tadından, tatlıdır ama başka pek bi özelliği yoktur.
Sonra yan salkımdaki buruşmuş büzüşmüş abuk sabuk duran üzümlere çarpar gözümüz. Ve allah allah bu da neki bide buna bakayım hiç denemedim çok değişik deriz. Çünkü görünüşü ve lezzeti diğerlerinden farklıdır. Yeriz... (şarabın özüdür buzlmuş üzüm)
Yedikçe daha da çok yemeye başlarız... Yedikçe başımız döner, yedikçe rahatlarız, sarhoş oluruz... Ama bilmeyizki bize zaman içinde zarar verir karaciğerimizi eritir bağımlılık yapar, gerçekleri görmemizi engeller, kirletir bizi... İşte o zaman anlarız yan daldaki taze üzümlerin güzelliğini lezzetini kokusunu....
İşte dostlar bence budur Aşk denilen şey ya da saplantı bilemiyorum. Masamızdaki kadının hep yan masaya kaçma ihtimalidir belkide. Onu elimizde tutmak için verdiğimiz mücadeledir belkide aşk sandığımız. Bizim için iyi ve güzeli göremeksizin peşinden koştuğumuzdur.
ekşimiz ve pörsümüş üzümlerin çekiciliğidir...
14 Mart 2009 Cumartesi
"Bi şeyin sonunu anlamak için, başına bakmak gerekir" der Onur Hoca
cevap elbette "hayır"
neden diye düşündünüz mü?
cevap sanırım "aklıma bile gelmemişti bu"olacak...
Şimdi ilk çağlara teaaa neolitik döneme gidelim...
koloni sürek avlarına çıkacak erkeklerin gidişi ve törensel hazırlıklar ile kaynıyor. kolonideki 100 erkeğin 80 i ava gidiyor, av diyip geçmeyin sürek avı. 2 hafta yoklar belkide.. kalan 20 erkek ise koloniyi kadınları ve çocukları korıyacak.
Efenm. Kolonide kalan kadınlar düşünmeye başlar. Ya benim erkeğim gelmesse ya ölürse .. bu noktada koruyucu erkeklere hafif yazarlar inceden işvelenirler. hatta belki onlarla birlikte olurlar çünkü tatminde olmaları gerekebilir duruma göre kadınların... Avdaki erkekler ise
"la hasaaan dön gel dinazolar gelio...
memeeet koş la kaç kaç...
ali bastır koçunm" diye avlana dursun...
Herneyse erkekler 2 hafta sonra koloniye dönerler, kiminin bacağı kopmuştur , kimi ölmüştür. Bunun üzerine kadınlar bakarlar kiminin erkeği sakat kimininki ölü. zınnnnn zınnnn zınnnn
Bide şöyle bi durum var, hasan 80 kilo etle gelmiştir, mehmet ise 30 kilo etle
budurumda mehmetin kadını hasana yazabilir hasanın daha erkek olduğunu düşünebilir ve mehmet bu durumda göt olma haliyle krşı karşıya kalaiblir...(kızlar bana çemkirmeyin -bilir diyorm)
akabinde dünyanın ilk mesleği ortaya çıkar "Fahişelik"
ve sanırım ilk feodal yapısı " güçlü erkek klan lideri olur, herkes ona yaranmak ister"
we sanırım dünyanın 2. mesleği " katillik"
Siz hiç köprüden atlayan kadın gördünüz mü beyler?
hep erkekler atlar çünkü erkekler düzdür, kadınlardır düşünen..
Ha bide
"adamın ıssızına inanıosunda kasının ıssızına neden inan mıosun?" der nasrettin hoca
çünkü unutmamalıdırki adama sevişmeyi öğreten ıssız kadındır o filmde...
3 Şubat 2009 Salı
Pragmatist bir pesimistin Oz büyücüsüne sordukları ve kendi kendine cevapladıkları
Sanırım gerçek deneyimlerle başlayan ve deneyimlerle bitendir. Hayat tamamen deneyimler, doğrular , yanlışlar, tercihler ve vazgeçişler üzerine kurulu, sonuçları ile bizi olgunlaşmaya zorlayan bir deneyimler macerasıdır. Dolayısıyla tek gerçek Hayat ve Değişimdir. İşte bu yüzden yaşadığımız herşeyin gerçek olmasına çalışmalıyız. İçimizden geldiği gibi. Çıkar ve maskelerden arınarak inanarak. Annemizle öğretmenimizle sevgilimizle kapıcımızla... O zaman gerçekten yaşamış oluruz.
kader nedir...nerde başlar?
insanların yaşadıkları onların kişilikleridir. Ve kişiliklerimiz bizim kaderimizdir. (Otomatik Portakal Style)
Ya sanırım kafam karışık ne garip bi yazı olmuş tam ifade edemiyorum kendimi her neyse gene de yayınlayayım...
6 Ekim 2008 Pazartesi
Keşke
Şaşkınlığın Simetrisi
Çünkü insan birini şaşırtır sözleriyle ve şaşıran kişi gah haklı çıkmak için gah kendini savunmak için öyle şeyler söyler ki onu şaşırtan kişi daha da şaşırır. İnsanlar birbirlerini o kadar şaşırtırlar ki, birbirlerine kızarlar. Kızgınlıkları artar ve sonunda birbirlerine olan kızgınlıklarını arttırmak için birbirlerini daha fazla şaşırtmak isterler. Buna kin denir, bu simetri bizi iletişimsizliğe götürür. İletişimsizlik ise normaldir post-modernliğiyle kibirlenen güzelim düyamızda.
Kelimelerin ardını görmek ise daha zordur başkasına ders vermekten.Kendine ders vermek ise hepsinden zordur.Görebildiği en yüksek tepedeyse insan, etrafını görmesi zordur. Çünkü yüksekliğinin kibrine kilitlenmiştir gözleri...
Neyse...
Asimetrik bir hayat ise, üniversitelerde hocalara ayrılan tuvaletlere işemekle başlayabilir mesela. Bu kadar kolaydır aslında...
Saçma mı buldunuz?
Peki...
13 Temmuz 2008 Pazar
Süper Kahramanlar Üzerine
romanlardaki o kahramanlar gerçek değil efendim, kendinize gelip basit bir insan olduğunuzun farkına varın lütfen..
Akabinde..
(16:13) Mimi Wonka:
iletiden muafsın sen Peter Pan
(16:13) Mimi Wonka:
peterpan gerçek çünkü
(16:13)
Mimi Wonka kişisel iletisini "romanlardaki o kahramanlar gerçek değil efendim, kendinize gelip basit bir insan olduğunuzun farkına varın lütfen...." olarak değiştirdi.
(16:14) Onur:
hah
(16:14) Onur:
bende bi hasiktir diyecektim
(16:14) Onur:
demiyorum
(16:14) Onur:
kime neden yazdıysan o da ayak
(16:14) Mimi Wonka:
kendime yazdım aslına bakarsan
(16:15) Mimi Wonka:
ama okuyunca lan bu onur kendine ponurpan diyordu
(16:15) Mimi Wonka:
alınır şimdi yüz yapar dedim
(16:15) Onur:
seden kendine yazdın
(16:15) Onur:
kahramanlar yok diye demi
(16:15) Onur:
kahramanlar neden kahraman olur hiç düşündün mü?
(16:15) Onur:
ulaşılamazdırlar küçük insanlar için
(16:15) Onur:
farklıdırlar
(16:16) Mimi Wonka:
çünkü biz basit insanların kahramanlara ihtiyacı vardır
(16:16) Onur:
o yüzden kahramanlar yoktur deme
(16:16) Onur:
yapamadıklarını yapan olamadıklarını olanlardır belkide kahramanlar
(16:16) Onur:
eğer kendin yapmak istediklerini yapıp olmak istediğine yakınlaşırsan
(16:16) Onur:
sende kahramansındır
(16:17) Onur:
suçu çevrendekilerde ya da kahramanın olduğunu düşündüklerinde ve sonda onların kahraman olmadıklarını gördüğünde onlarda arama
(16:17) Onur:
o yüzden kahramanlar vardır
(16:17) Onur:
okey
(16:17) Onur:
süper yazı oldu bloga mı koysam
(16:18) Mimi Wonka:
konuşmayı koy
(16:18) Onur:
nereye koyim
(16:18) Onur:
aloo nekoyim
(16:18) Mimi Wonka:
bunu da yaptın ya
(16:18) Onur:
yaparım
(16:18) Mimi Wonka:
çok mu canın sıkılıyor senin
(16:19) Onur:
öle miydi ya neydi mıstaaaha keser
(16:19) Onur:
öle şarkısı vardı gösleriiii fettan güüzeeel her derdeee derman güüüsel
(16:19) Onur:
lan
(16:19) Mimi Wonka:
biliyorum
(16:28) Onur:
bide halide edibüdüvar
(16:28) Onur:
ahauhuaha
(16:29) Mimi Wonka: :D
(16:29) Onur:
ZZZZZZZZZOooooooooahoahozhuahzhOHohsus,